
Gelenek ve Göreneklerimiz
GEÇİŞ TÖRENLERİ
Her toplumda doğum, düğün ve ölüm hayatın geçiş dönemleri olarak kabul edilen ve bunun etrafında oluşturulan bir takım törenlerle yaşanmaktadır. Dünyaya gelişle beraber, hayatın başlangıcı olarak ilk uygulamalar başlamaktadır. Doğum gelenekleri doğum öncesi, doğum sırası, doğum sonrası uygulamalar olarak belirlenmektedir. Daha sonra çocukluk çağı başlamakta ve en belirgin gelenekler ninni, bebek görme ziyaretleri, sayışmacalar ve çocuk oyunları görülmektedir. Bebek kırklama günümüzde devam eden bir gelenektir.
SAYIŞMACALAR – ÇOCUK OYUNLARI
Çocuk oyunları denildiğinde öncelikle akla gelen sayışmacalar olmaktadır. Hemen her çocuk oyununda ebe seçimi yapılmakta ve bu sayışmacalar oyunu daha zevkli hale getirmektedir.
Oooo, portakalı soydum başucuma koydum
Ben bir yalan uydurdum dumaduma dum
Kırmızı mum, dolapta pekmez yala yala bitmez
Ayşecik çık, Fatmacık çık sen bu oyundan çık
O piti piti karamela sepeti
Terazi lastik jimnastik
Biz size geldik bitlendik
Hamama gittik temizlendik tike tike tik
SÜNNET UYGULAMALARI
Sünnet dini vecibelerin gerektirdiği şekilde uygulanır.
ASKER UĞURLAMA
Bu gelenek, delikanlıların coşkulu bir şekilde davul zurna eşliğinde arkadaşlarını askere göndermeleri şeklinde görülür.
EVLENME GELENEKLERİ
Kız isteme-Söz kesme,Nişan,Kına,Gelin almagelenekleri devam etmektedir.
İlimizde çok sayıda ziyaret yerleri ve bunun etrafında şekillenen gelenekler mevcuttur.
Geçmişte çoğunlukla yağmur duası, kısmet açma, çocuk isteği olarak ziyaret yerlerine duaya gidilmektedir.
Dini bayramlarımız olan Ramazan ve Kurban bayramı geleneklerimiz yaşatılmaktadır.
Mevsimlik bayramlarımızdan olan Nevruz, Hıdrellez kutlanmaktadır. Ayrıca Hacet Bayramları, Yayla Bayramları ve Bolu Panayırları halkın geniş katılımıyla devam eden uygulamalardır.
FERFENE, BİRİKME, ATEŞ GEZMELERİ Sohbet toplantıları içerisinde önemli bir yere sahiptir. Uzun ve soğuk geçen kış günlerinin yaşatılmaya çalışılan gelenekleri arasında yer almaktadır.
HALK EDEBİYATI
Sözlü anlatım geleneği ile kuşaktan kuşağa aktarılan dil, destanlar, hikaye-masallar, destanlar, maniler geleneklerimiz içinde önemli yere sahiptir.
DESTANLAR
Anadolu’da birçok yerde makamı olduğu bilinen Yunus Emre’nin ilahileri ve şiirleri Bolu ve çevresinden derlenen çok sayıdaki cönklerde görülmektedir. Hatta Yunus’un ilahileri ile düğün törenlerinde gelin ve damat yeni bir kumaş üzerinden birkaç kez yürütülür. Mengen ilçesi Gökçesu nahiyesinde Yunuslar Köyü ve Köyde Yunus mezarı diye ziyaret edilen bir yer vardır.
Bolulu (Mengen) Aşık Yöreci: Mengen yöresi sanatkarlarındandır. Kendine özgü eski bir musiki üslubu olan bu yörede yetişmiş halk şairi ve bağlamacısıdır. Babahızır köyündendir.
Dörtdivanlı Düldül Mevlüt: 1912-1985 Çevresinde olup biteni Bolu ağzıyla mizahi bir dil ile eleştirmiştir.
Yapı daşı yapıya gonu
Vilayetimiz Bolu
İçimiz dolu
Ne olusa fakir fukaraya olu
Devletsiz millet olmaz
Milletsiz devlet olmaz
Köroğlu: Köroğlu’nun XVI. Yy. sonu ile XVII. Yy. başlarında hayatta olduğu anlaşılmaktadır. Destan kahramanı KÖROĞLU “Ali Ruşen”, Bolu İlinin, Dörtdivan İlçesinin, Yukarısayık Köyündendir. Köroğlu Destanı bu gün Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan, İran, kısaca Üsküp’ten Çin seddine kadar uzanan coğrafyada yaşayan topluluklarda bilinen bir destandır. Unesco SOKÜM (Somut Olmayan Kültürel Miras ) Dünya Kültür Mirası listesine girmesi amacıyla İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü SOKÜM Komisyonu tarafından hazırlanan Köroğlu Dosyası, 2008 yılında, icracı kurum olan Kültür ve Turizm Bakanlığı’na sunulmuştur.
Köroğlu, Türk Dünyasında çok yaygın bir halk hikâyesidir, halkın gözünde mert, iyiliksever, zalimin zulmüne karşı, zenginden alıp fakire veren yiğit bir kahramandır. Bolu’da türküde, oyunda, hikâyede, dağda, taşta, yer adlarında Köroğlu’nu görmek mümkündür. İl merkezinde Belediye meydanında bulunan Köroğlu heykeli şehrin ilgi odağındadır.
Zalimlere hesap sormak için korkulu rüya haline gelen Köroğlu’nun mücadelesi “delikli demir” icat olup mertlik bozuluncaya kadar sürecektir.
Geredeli Aşık Figanî, debbağ Mustafa Ağa’nın oğludur. Esas adı Seyyid Ahmet’tir. Gerede’nin Kabiller Mahallesinde 1230 H.(1814 M.) yılında dünyaya gelmiştir. Kendisinde saz şairi olma istidadını gören Aşık Dertli onun saz ve söz ustası olmuş ve ona “Figanî” mahlasını vermiştir. Uzun yıllar Anadolu, Arabistan ve Irak’ta dolaşmıştır. Daha çok Bolu, Bartın, Ereğli, Devrek, Safranbolu, Kastamonu, Çerkeş, Çankırı (Kengiri), Mudurnu ve İzmit’ de bulunmuş, Aşıklık mesleğini buralarda icra etmiştir.
NİNNİLER
Hamza Bey’den aşmadım
Güzel yavrum nenni
Yollarını şaşmadım
Mini mini gızım hu hu
Bir namuslu gızıdım
Gözelikten gaçmadım
Her bildiğim bu
Günahlarımı yu
DEYİMLER – ATASÖZLERİ
Acıtma arsız edersin, acıktırma hırsız edersin
Aba da bir çuha da bir giyene, güzel de bir çirkin de bir sevene
Acıkan ne olsa yer, acıyan ne olsa söyler
Aç gezerim düzde gezerim
Aç tavuk kendini arpa ambarında zannedermiş
Aç tokun yüzüne bakmakla doymazmış
Adamın karısı ölür de, kadının kocası ölmez
Adın çıkacağına budun çıksın
Aferinle kaldım kapıda, yenlerim döndü çapuda
Ağırlanacak misafir yüzünden belli olur
Ağızdan burun yakın kardaşdan karın yakın
BİLMECELER
Akşam kardım çamur, sabak kalktım kömür (kına)
Bağlarım gider, çözerim durur (çarık)
Beriden attım hıznan, ötden geldi yıldıznan (süpürge)
Bir ağacı oyarlar içine dünyayı koyarlar (radyo)
Bir evim var üç kat, birinci kat odun, ikinci un, üçüncü kadife (iğde)
Bir gelinim var gelenin gidenin elini öper (kapı)
MANİLER
Taksi geliyor taksi
Rengi var kırmızı
Ben yarime izin verdim
Dolaşıyor Kırbızı
Tabaktaki peynir mi
Bak bakalım yenir mi
Ben seni gizli sevdim
Ellere söylenir mi?